27 Kasım 1895 yılında Alfred Bernhard Nobel üçüncü ve son vasiyetini Paris’te İsveç-Norveç Klubü’nde imzaladı. Ölümünden sonra vasiyeti okunduğunda birçok tartışmaya yol açtı, çünkü Alfred Nobel bir ödül sisteminin kurulması için servetinin büyük bir bölümünü bırakmıştı. Ancak bu isteğinin yerine getirilmesi 1901 yılını buldu ve ilk Nobel ödülleri verildi.
Bir önceki bölümde von Behring ve difteri antitoksininden bahsetmiştik. Bu bölümde öncelikle, Nobel ödüllerinin başladığı tarihe kadar yaşamamış ancak kesinlikle bu ödülü Tıp alanında hakeden birinden bahsetmek istiyorum.
Günümüzde sinema sektörünün girmediği bir alan yok. Hastanelerde geçen ve sağlık çalışanlarını konu alan birçok film ve dizi yapıldı son yıllarda. Bu eserlerde üniformalarıyla gezen sağlık çalışanlarında olmazsa olmaz bir aksesuar göze çarpar. Bu aksesuarın (aslında aksesuar olmayıp, tıp tarihinin en önemli cihazıdır kendisi) steteskop olduğunu herkes anlamıştır. İşte bu cihazı keşfeden kişi René Théophile Hyacinthe Laënnec adında bir doktor ve aynı zamanda bir müzisyendir.
René Théophile Hyacinthe Laënnec |
İlk gerçek steteskop keşfedildikten sonra yıllar
içerisinde gelişerek günümüz modern steteskopları ortaya çıkmış oldu.
Steteskopların gelişim basamakları |
René Laënnec; annesi, kardeşi ve bir amcası gibi tüberküloz nedeniyle hayatını 1826 yılında 45 yaşındayken kaybetti.
Üstte ilk keşfedilen altta modern steteskop |
René Laënnec steteskopu keşfedeli 200 yılı geçmesine rağmen hala doktorların vazgeçilmez bir aracıdır. Ayrıca steteskop tıpta kullanılan ilk non-invaziv tanı yöntemidir (non-invaziv: girişimsel olmayan yöntem). Bu nedenle kesinlikle Nobel ödülünü haketmişti.
1917 yılına ait reklam |
İlacın hammaddesi söğüt ağacında bulunan salisilindir. Söğüt ağacının da latince ismi salix’tir. Romatizmal hastalıklarda söğüt yaprağı kullanımı ilk olarak Sümerler tarafından farkedilmişti. Yine M.Ö. 1534 yılına ait Ebers Papirusu’nda ağrı ve inflamasyon durumlarında söğüt ve mersin ağacı kullanımı yazmaktadır. Tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat da inflamatuar ağrı ve ateş yüksekliği durumlarında söğüt ağacı kabuğunun faydalı olduğunu yazmıştır. Yüzyıllarca birçok yerde ve medeniyette söğüt ağacı kullanılmaya devam edildi. 1829 yılına gelindiğinde Fransız kimyager Charles Henri Leroux mucize ilaç salisilik asiti (proto-aspirin) izole etmeyi başardı. Charles Frederic Gerhardt ise asetil grubu ekleyerek gerçek aspirini bulan kişi olmuştur. Aspirin adının ilk harfi Asetil’den gelirken -spir- kısmı Spirsaure’den (salisilik asit) gelmektedir. Sondaki -in eki de ilacın kolay hatırlanır olması için eklenmiştir. İlk kez 1904 yılında tablet halinde satışa sunulmuştur.
Aspirinin tarihi |
Ticarileştikten sonra aspirin kullanımı hızla tüm dünyaya yayıldı ve edebi eserlerinde Franz Kafka, Thomas Mann, Henry Miller, José Ortega y Gasset ve Gabriel Garcìa Marquez gibi birçok yazar tarafından anılacak kadar ünlendi. Kısa süre sonra Çar II. Nicholas'ın oğlundan (hemofili hastası olduğu için uygunsuz bir şekilde) Winston Churchill'e (ilk felcinden sonra) kadar ünlü şahsiyetler tarafından da kullanıldı.
Aspirin ile ilgili "Cinema,Aspirins and Vultures" adında 2005 yılı Brezilya yapımı, Akademi
ödüllerinde ödül almış bir de film vardır. Yönetmeni Marcelo Gomez olan filmde
1942 yılında aspirin satmak için Brezilya'ya giden bir adamın öyküsü
anlatılmaktadır.
Aspirinin kullanıldığı bazı durumları yazarsak önemi daha da iyi anlaşılacaktır:
- Angina pectoris (tedavi ve koruyuculuk)
- Ankilozan spondilit
- Kardiyovasküler hastalık riskini azaltma
- Kolorektal kanser
- Ateş yüksekliği
- İskemik inme (tedavi ve koruyuculuk)
- Miyokardiyal enfarkt (tedavi ve koruyuculuk)
- Osteoartrit
- Ağrı
- Revaskülarizasyon işlemi sonrası koruyuculuk
- Romatoid artrit
- Sistemik lupus eritematozis
Sonuçta bir diğer Nobel ödülü hakeden kişi gerçek aspirini bulan Charles Frederic Gerhardt’tır.
2008 yılında Thomas Weiser ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada her yıl dünya çapında 234,2 milyon cerrahi işlemin yapıldığı saptanmıştır ki günümüzde daha da arttığı düşünülmektedir. 2019 yılında yapılan bir başka çalışmada cerrahi işlemler sonrası kısa dönem (30 gün içerisinde) enfeksiyon oranı %3,6 iken uzun dönem (30 günden daha sonra) enfeksiyon oranı %6,6 saptanmıştır. Tüm bu verileri neden yazdım dersiniz? Elbette Nobel ödülü alamamış ama hak etmiş başka birinden bahsetmek için. Çünkü onun keşfi kimsenin fazla ilgisini çekmemiş olsa da ne kadar etkili olduğunu yukardaki oranlardan anlayacaksınız.
Joseph Lister hastasını antiseptik sprey ile işleme hazırlıyor |
Cerrahi Uygulamanın Antiseptik Prensibi |
Axel Hermansen Cappelen adındaki Norveçli bir cerrah da 1895 yılında ilk gerçek kalp cerrahi işlemini gerçekleştirmiştir. İşlemin yapıldığı hasta 3 gün sonra enfeksiyon nedeniyle kaybedilse de bu olay modern açık kalp cerrahisi için bir dönüm noktası sayılır. 1896 yılında ise dünyada ilk kez kalp üzerine direk dikiş atılarak başarılı bir kalp cerrahisi Ludwig Rehn tarafından geçekleştirildi. 1907 yılına kadar 124 benzer işlemde %60 ölüm oranı sundu. Biraz yüksek olduğunu düşünebilirsiniz ancak o zamana kadar bu işlemin %90’dan fazla ölüm oranı vardı ve bu nedenle ölümcül sayılarak uygulanması düşünülmeyen bir işlemdi.
Ludwig Rehn |
Ludwig Rehn'in 1896 yılındaki ilk başarılı kalp cerrahisini sunduğu çalışma |
Not: Siz de yorumlarınızla her konuda katkıda bulunabilirsiniz. Konuyla ilgili haber, film, katkı veya yorumlarınızı bekliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder