Dizinin bu bölümünde kedi ve köpek gibi evcil hayvanlardan değil de çeşit çeşit hayvanlardan bahsedeceğiz. Büyük ya da küçük, kendi halinde zararsızca yaşayanlarından ölümcül olanına kadar değişen, çok bilinen veya çok duyulmamış olanlardan. Bu yazının amacı hayvanları tanımak değil elbette. Bu hayvanların insanlar için önemini anlatmak asıl amacım. Yazıya başlarken önemli ama popüler olamamış bir bilim insanı ile giriş yapmak istiyorum.
Werner Bergmann |
İlaç olarak deniz ürünlerinin
potansiyeli, yine 1950'lerde Werner Bergmann'ın öncü çalışmasıyla
tanıtıldı ve günümüzde hala kullanılan iki ilacın ortaya çıkmasına yol açtı.
Kanser
ilacı Ara-C, akut miyelositik lösemi (kan kanseri) ve Hodgkin dışı
lenfoma (lenf kanseri) tedavisinde kullanılır. Antiviral ilaç Ara-A, herpes
virüs adlı enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. İki ilaç da Florida sahillerinde
sığ sulardaki deniz süngerlerinden yapılmıştı. Bunun dışında yıllar içerisinde
deniz ürünlerinden yapılmış birçok kanser ilacı ortaya çıktı ve birçok çalışma
yapıldı.
Deniz ürünlerinden üretilen kanser ilaçları |
Peki sadece kanser ilaçları mı
bulunmuştu deniz canlılarından. Şimdi hangi tür ilaçlar üretildiğinden
bahsederek şaşırtıcı ölçüde çeşitli ilaç üretimine olanak sağladığından bahsedelim. Enfeksiyon durumlarında kullanılan antibakteriyel ilaçlarda
kullanılan eicosapentaenoik asit adlı madde bir deniz canlısından izole edildi.
Yine sefalosporin denilen bir antibiyotik grubu deniz mantarından üretildi.
Deney hayvanlarıyla yapılan bir çalışmada Akdeniz sünger türlerinden olan Spongia
officinalis özünün anti-inflamatuar (inflamasyon- ödem azaltıcı) etkisi
olduğu gösterildi. Güney Hindistan yeşil deniz yosununun özleri Ulva
Reticulata’nın asetil ve butiril kolinesteraz inhibisyonu (engelleme) -Alzhemier
hastalığında tedavi olarak kullanılan önilaç- yaparak nöroprotektif (beyin
koruyucu) etkisi bulundu. Diklorometan içinde hazırlanan Tunus süngeri, bir
parazit türü tedavisi için (anti-leishmanial) etki göstermişti. Celtodoryx
girardae'den elde edilen yüksek moleküler ağırlıklı ekzo-polisakkarit denilen
maddelerde anti-herpes simplex virüs-1 (HSV) aktivitesi (herpes simplex halk
arasında uçuk diye bilinen hastalığı da yapan virüs etkeni) bulundu. 2004
yılında Amerika’da resmi kullanım izni alan deniz canlılarından üretilen ilk
ağrı kesici Ziconotide adlı ilaç deniz salyangozu Conus Magus’tan elde
edilmişti.
Deniz salyangozu deyince akla hepimizin en sevdiği karakterlerden biri "SüngerBob Karepantolon" geliyor. Bu çizgi dizi altı kez Annie Ödülü, sekiz kez Golden Reel Ödülü, dört kez Emmy Ödülü, 18 kez Kids' Choice Ödülü ve iki kez BAFTA Çocuk Ödülü dahil olmak üzere çeşitli ödüller kazandı.
Bir de son yıllarda çok popüler olan anne sütünün içeriğinde bol miktarda bulunan poliansatüre yağ asitlerinden dokosaheksenoik asit ve araşidonik asit denilen maddeler en çok deniz canlılarında bulunuyor. Son dönemde beslenme desteği olarak en çok kullanılan desteklerdendir.
İnsan sağlığı ile ilgili yapılan çalışmalarda da (immünoloji, nörobiyoloji, hücre biyolojisi/kanser, fizyoloji dallarında) farklı deniz canlıları kullanılmaktadır.
Deniz canlılarını bir kenara bırakırsak yine ilaçlardan en klasik olan antibiyotiklerden penisilinin Penicillium chrysogenum mantarından izole edildiğinden bahsetmek gerekir. (Mantarlarla ilgili daha ayrıntılı bir yazı paylaşacağım için burada kısa tutuyorum.)
Şimdi biraz daha korkutucu hayvanlara gelelim. Birçok insanın içini ürperten yılanlara. İskandinav mitolojisinde Jörmungand adında dev bir yılan vardır. Thor tarafından öldürülmüş ve zehri ile Thor’u da öldürmüştür. Tabii ki yılanlardan konu açılınca Jennifer Lopez’in de oynadığı “Anaconda” filmi akla gelir.
Yine Harry Potter filminde Slytherin’lerin simgesi yılandır. Görüldüğü gibi yılanlar çoğunlukla kötülüğü simgelemektedir. Yılanların da insanlığa nasıl bir faydası olur ki diye düşünenleriniz olabilir. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021 yılı verisine göre her yıl ortalama 5,4 milyon yılan ısırması görülüyor ve 1,8-2,7 milyon kişide bu nedenle zehirlenme meydana geliyor. Bunlardan 81.410-137.880 arasında ölüm ve üç katı kadar da uzuv kayıpları ortaya çıkıyor. Bütün bunlara rağmen yılan zehrinden elde edilen bir ilaç grubu var ki verdikleri bu zararın hiç önemi kalmıyor. Dünyada en sık kullanılan antihipertansif (tansiyon düşürücü) ilaçlardan biri kaptopril Bothrops jararaca adlı yılan türünden elde ediliyor. Sadece bu ilaçla da kalmıyor yine kalp ilaçları ve kan sulandırıcı özellikte başka ilaçların üretiminde de yeri var yılanların.Yılanlardan elde edilen ilaçlar |
Doğadaki canlıların faydalarına
bakarken sadece ilaçlara odaklanmamak gerekiyor aslında. Canlıların birbirini
nasıl etkilediğini tam anlamıyla bilmek çok zor aslında çünkü doğadaki her şey
birbiriyle bağlantılı. Bu duruma en iyi örneklerden biri gri kurtlarla ilgili.
Yellowstone Ulusal Park’ında yeniden çoğalan gri kurtlar fazla artmış olan
geyik popülasyonunu kontrol altına aldılar. Geyik popülasyonu yüzünden aşırı
tüketilen söğütler, kavaklar ve diğer ağaçlar yeniden büyümeye başladılar. Bu
çevreyi serinleten ağaçların kazanılması yerli alabalıklara fayda sağladı ve
aynı zamanda kuşların yuvalama habitatını arttırdı. Söğüt dalları aynı zamanda
kunduzlar için yemek ve su samurları, ördekler gibi hayvanlara yaşam alanı
sağlamıştı. Nesilleri tükenme tehlikesinde olan boz ayıların kendi geyiklerini
avlamaya çalışmaktansa kurtların avladıklarını yemeleri onlara bile fayda
sağlamıştı. Yerli alabalıkların insanlar için besin kaynağı olduğunu ve önemli
olduğunu da belirtelim.
Karınca Adam |
Doğa ve canlılar dizisinin bu bölümü de burada bitiyor. Okuyan, yorumlayan ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder